Mehmet Nuri Parmaksız “Süveydâ’ya Mektuplar” serisinde Tanzimat sonrası süreçte oldukça rağbette olan mensur şiir tarzına yeni bir şekil veriyor. Bu metinlere kurgusal olarak geleneksel anlamda ne hikâye, ne deneme, ne inceleme, ne mektup diyebiliriz. Ama bu türlerin hepsinin bir sentezi olarak bakabiliriz. Duygusal, lirik, yumuşak ve bilge bir söylemle Türk ve Batı edebiyatı tarihinden aldığı bazı motiflerle aşkı arıyor ve anlamaya çalışıyor.
Ama aşkın bulunamazlığı, ele avuca gelemeyen somutlanamazlığı bir kader olarak işleniyor. Aslında yüzey yapıda beşerî aşk yolculuğu olsa da derin yapıda ilahî aşka uzanışın bir serüveni olarak da okuyabiliriz bu metinleri. Kolay okunan, yormayan, yumuşak üsluplu bu metinlerle Parmaksız, geleneksel ifade türlerinin dışında yeni bir tür denemesi ortaya koyuyor. Bunlara şimdilik herhâlde “deneysel sohbet” demek gerekir. Zira “deneysel” terimi denemeyi ve denenen bir hayatı karşılayan hikâyeyi içeriyor.
Bu deneysel sohbet metinlerinin genel adında yer alan ve ideal sevgiliyle özdeşleştirilen “süveyda” kelimesi de oldukça anlamlı. İyi düşünülerek seçilmiş bir genel isim. Kelimenin terimsel anlamıyla oldukça yüklü bir simgesel karşılığı var. Zira süveyda, kalbin ortasında var olduğu kabul edilen siyah nokta demektir. Kalpteki gizli günahı da karşılar. Ayrıca kalpteki basiret, idrak yeridir de. Bu nokta müminlerin basiret ve idrak yeridir. Siyahlığı, bilinemezliği, sonsuzluğu, gizliliği, kapalılığı temsil eder.
Yazar, sevgiliyi gönlünün içinde bir siyah nokta olarak algılıyor. Sevgiliyle siyah nokta arasında kurulan aynilik, son derece çarpıcı bir imgesel yapı üretiyor. Sevgilinin kendisinin tecelli ettiği yer, âşığın kalbinin ortasındaki siyah noktayla özdeşleşen süveydadır, sevgilidir. Aynı zamanda süveyda, âşığın gizli günahı olduğu gibi derin manaları hisseden, bilen, anlayan, algılayan yeridir de.
Bu metinlerde yazar, aşk kavramını derinliğine irdelemiş, sorgulamış, Türk ve dünya edebiyatlarına yansıyan boyutlarıyla da ilişkilendirmiştir.
Yazar, aşkı hayatın merkezine alıyor. Âdeta bir aşk mistiği tavrı sergiliyor. Maddi ve manevi bütün hayat ameliyelerinin mihrak noktası olarak aldığı aşk, hayatına anlam katan yegâne değerdir. Yüceltilen bu aşk duygusu, aynı zamanda onu kemâle ulaştıran bir mihenk taşıdır da. İnsanın tasaffi sürecinde ister beşerî ister ilahî olsun aşkın rolü yadsınamaz. Bir ölçü birimi olarak orta yerde bir ana direk gibi duran aşk, bütün soyut, manevi, yüce duyguları inceleten bir süzgeç âdeta.
Yazar, akılla duygu arasında sürekli gidip gelen bir süreci yaşayarak aşka doğru urûc çabasında.
Yazar, dünya kültür ve edebiyat tarihinde aşkı sorgulamış, yoklamış hemen her büyük mütefekkirle hasbihal ediyor. Aşkı onlar kanalıyla da algılamaya çalışıyor ki bu tavır, kültürel birikimi yadsımamak adına önemli.
Metinlerin bir diğer ilginç yanı da, yazarın kendisini nesir kanalıyla modern bir Divan şairi olarak konumlandırmasıdır. Divan şairinin nazımla yaptığını Parmaksız bu metinlerde nesirle yapıyor. Bu bağlamda sevgili nazlıdır, ulaşılmaz bir yerlerdedir, hep kaçar; âşık sürekli ona yalvarır ama sevgili tam bir tegafül hâlindedir. Âşık, sevgiliyi rakiplerden kıskanır, ona yalvarır, kusurlarından dolayı af diler.
Bu metinlerde yazar Mecnun, sevgili Leyla konumundadır. Arada böyle bir özdeşlik kurmuştur.
Yazar, zaman zaman önemli şair ve yazarlardan aldığı metinlerle duygu ve düşüncelerini destekleme ve pekiştirme yoluna gider ki bu tutum metinleri zaman zaman makale ve inceleme boyutuna götürmektedir.
Metinlerin son derece kolay, rahat okunan yumuşak, duygusal, lirik, romantik bir dili var. Bununla birlikte sorgulama, yargılama, yalvarma, tasvir, tahlil üsluplarıyla zenginleştirilmiş bir söylem genişliği de içermektedir.
Topluca değerlendirildiğinde Mehmet Nuri Parmaksız’ın “Süveydaya Mektuplar” genel başlıklı metin serisiyle Türk edebiyatına ilgi çekici özgün bir kurgu ve söylem türü kazandırdığı görülüyor.
*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.