Değerli okuyucularım bu ayki yazımızın konusu cennet vatan Türkiye’miz ve Anadolumuzda birlik; üç abidevi insanı, manevi şahsiyetlerinden Hacı Bektaşi Veli – Ahi Evran ve Yunus Emre ‘den kısaca bahsedeceğim
İnsanlar toplu halde yaşarlar. Medeniyetler, aileler, devlet ve millet kavramları toplu yaşamanın sonuçlarıdır. Dünyadaki her insan topluluğu belirli yaşam alanları içerisinde varlıklarını sürdürürler ve bazı topluluklar devlet geleneği oluşturmuşlardır.
Devletin haiz olduğu kudreti temsil eden kuvvete hükümet, o devletin sınırları içerisinde yaşayıp, birlikte yaşama iradesini gösteren insan topluluğuna da millet denir. Müslüman ve yüce Türk milleti,
İnsanlık tarihinin en eski milletlerindendir. Her çağda bir devleti olmuş, her devirde bir bayrak altında yaşamıştır. Yüce Türk Milletinin tarihi insanlığın yüzünü ağırtan sayfalarla doludur.
İdarede, askerlikte, medeniyette nice güzel örnekler sergilemiş ecdada sahip olduğumuzu tarih yazmaktadır. Bugün bizler cumhuriyet döneminin aydın ve münevver insanları olarak, geçmişte gittiği her yere insanlığa dair erdemleri götüren bir imparatorluğun mirasçılarıyız. Tarih içerisinde sergilediğimiz erdemlerin kaynağı inancımız İslam ve Türk’ün asil töresidir.
Bundan sonrada devletimizin yücelmesi, güçlenmesi, birlik ve beraberlik içinde bulunması iman ve inancımıza bağlıdır. Müslüman yapıcı olmalı, bütünleştirici olmalı, tamirden yana tavır sergilemelidir.
Dolayısıyla bizlerde yurdumuzu sevmeli, birada yaşadığımız insanları kucaklamalıyız. Yüce Türk milletinin şerefli bir ferdi olmanın şuuruyla hareket etmeli, yaşadığımız ülkenin, menfaatlerine, milletimizin çıkarlarını gözetmeliyiz.
Bu güzel ülke bizlere ecdadımızın kanları pahasına kazanılarak armağan edildi. Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Ayrıca anadolunun vatan olmasında hizmetleri geçen herkese müteşekkiriz.
Ahmet Yesevi ocağına bağlı anadolumuzun üç manevi şahsiyeti hakkında özetle bahsedelim.
Hacı Bektâş-ı Velî: Nice sırlarla dolu bir Allah dostudur. Yesevi Ocağından aldığı nur ile Anadolu’yu aydınlatan bir meşaledir. Anadolu erenlerinin serçeşmesi, Horasan ereni,soranlara kendisini şöyle anlatır: ”Aslı Muhammed(a.s) soyundan, Türkistan’dan geliyorum. İbrahim-i Sânî diye anılan Seyyid Muhammed’in oğluyum. Mürşidim, doksandokuzbin Türkistan Pîrinin ulusu, Sultan Hoca Ahmed Yesevîdir. Meşrebim, Muhammed (s.a.v) ve Hz.Ali’dendir(r.a). Nesibim ‘de Allah’tan“.Makâlât onun önemli bir eseridir.
Ahî Evran: Ahî Evran 13’üncü yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Denizli, Konya ve Kayseri’den sonra 1277 yılında Kırşehir‘e yerleşmiştir. Gençliğinde debbağlık (deri işleme) sanatını öğrenmiş, kısmen ticaretle uğraşmıştır. Önce debbağ esnafının piri, sonra da tüm Türk – İslâm esnafının piri olmuştur. Ahî Evran, kurduğu Ahlâkî düzen ile esnaf’ı uyarmış, Ahlaki ve sosyal kuralları ile dayanışmayı sağlamış, ekonomik yaşamı canlandırmıştır. Ahlak ile sanatı bir ahenk içerisinde birleştirerek Ahî teşkilatını kurmuş ve tüm Anadolu’ya yaymıştır. Ahî E vran-ı Velî yaklaşık 1215 ile 1220 yılları arasında Horasan-da doğmuş doksan iki yaşında Kırşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Kırşehir’dedir.
Yunus Emre: Anadolu’da Türkçe Şiir’in öncüsü olmuş mutasavvuf ve halk şairi. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde büyük-küçük Türk Beyliklerinin kurulmaya başladığı 13.Yüzyıl ortalarından, Osmanlı Beyliğinin kurulmaya başladığı 14.yüzyılın ilk çeyreğine kadarki dönemlerde Anadolu ‘da gezerek halkın kullandığı dil olan Türkçe ile şiirler yazmıştır. Mezarı Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi yakınlarındadır.
*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.