Erdoğan PAMUK


epamuk2001@yahoo.com
  Tüm Yazıları

SURİYE GÖÇLERİ 3

Yılbaşı gecesi dolayısıyla bu özel günde ziyaretime gelen yakınlarım; adeta kavga edercesine Suriye Göçmenleri konusunda tarafsız olmadığımı, bunların demografik yapıyı değiştirmeye yönelik kasıtlı yapıldığını, hatta Beşşar Esat gitmiş olsa bile Suriyelilerin geri gitmeyeceğini, bizim asrın felaketine uğrayan depremzedelerin halen konteynırlarda yaşadığından bahisle Suriyelilerin saltanat sürdüğünü filan yüzüme haykırdılar. Dahası ekonomik sıkıntıların sebebi olarak kaynaklarımızı bölüşen bu göçmenlerin derhal ve kayıtsız şartsız iadesini yazmamı istediler. Bu arada yeni yılınızı tebrik eder en iyi dileklerimi sunarım.

Tarafsızlığımdan, daha doğrusu güvenilirliğimden kimse kuşku duymasın. Şüphesiz bu göçmen konusu bir siyasi tercih meselesidir. Ancak yakınlarım iyi bilirler ki benim muktedirlerden hiçbir beklentim yoktur ve bu yaştan sonra olmaz, olamaz. Zaten geri dönen Suriyeli sayısı bir ayda elli bini geçmedi. Göçmenin Afganlısına da Sudanlısına da karşı çıktığımı, bunların ülkemiz için ne türlü riskler taşıdığını, en azından kaynaklarımızı bölüştüğünü, yazılarımda anlatmaya çalıştığımı herkes bilir.

Bu günlerde Suriye ile yatıp Suriye ile kalkıyoruz. Bir aydır başat haber hep Suriye. Anladığımı anlatayım: 

Rusya’yı ve İran’ı Beşşar Esad Suriye’ye çağırmıştı. ABD ise durumdan vazife çıkararak kendi kurdukları İŞİD Bahanesiyle ve koalisyonu ile Suriye’ye girmişti. Hem de Okyanus ötesinden gelerek. İsrail bölgesel güç olmalarının gereğini yapıp Lübnan ve Suriye’ye dalmış. Bunca yıldır süren vekâlet savaşları başlamıştı. Türkiye’yi sonraya alarak bu vekâlet savaşlarını biraz açmalıyız. Saydığımız işgal güçleri kendi adına savaşacak Suriyeli ve bazısı dışarıdan askerleri,  maaş ve silah vererek besliyorlardı. Ruslar Tartus, Lazkiye ve Şam askeri üslerini Ukrayna ile süren savaşı için etkisizleştirmiş, hatta Batının baskısına karşı Kuzey Koreli askerleri kendi Ukrayna savaşına sürmüştü. Zaten Beşşar Esat’ta neticede Rusya’ya sığınmıştı.  İran, Hizbullah Örgütü sayesinde, Şiilik mezhebi dolayısıyla Suriye Yönetimiyle öteden beri işbirliği içindeydi. Artık sesi çıkamaz! ABD’nin Fırat’ın doğusunda Kürtleri maaşa bağlayıp silahlandırdıklarını ve eğittiklerini biliyoruz. Bir aydır süregelen görüşmelerin PYD’nin yeni konumu ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Gelelim Türkiye’ye. Öncelikle söylemeliyiz ki Suriye ve Irak’ta Mehmetçik savaşmasa, bu savaşı Diyarbakır’da, Şanlıurfa’da, Kahramanmaraş’ta ve Gaziantep gibi şehirlerimizde verecektik. Öte yandan Suriye ile 911 km sınırı olan tek ülkeyiz. Neredeyse 400 yıl yönettiğimiz “Suriye’de ne işimiz var” diyenler ya cehaletten ya da ihanetten bunu söylüyorlar. Maalesef bunu söyleyenler “Okyanus ötesinden gelenlerin Suriye’de ne işi var” diyemiyorlar.  Ve Suriye’de beş milyona varan Türkmen varlığını ağızlarına almıyorlar. Varsa yoksa ülkemizdeki Suriyeli göçmenler…

Kim ne derse desin. Suriye Türkiye’nin arka bahçesidir. Toplumcu düşünce bireysel düşüncenin önüne geçmezse olacağı budur. Atatürk’ün dediği gibi “Şahsi çıkarlarını müstevlilerin  (yani istilacıların) emelleri ile tevhit edenler (yani birleştirenler)” içimizde maalesef vardır. Türk milleti hiç bir şeyden korkmaz, çünkü İstiklal Marşımız “Korkma” diye başlar.

Atatürk deyince Balkan ve Sadabad antlaşmaları aklıma geliyor. Türkiye bir kartal gibi kanatlarını Ortadoğu’ya ve Balkanlara atmıştı. 1927’de on üç milyon olan genç cumhuriyet, bu dış politika başarısını göstermişti. Hem de Atatürk’ün hiçbir dış gezisi olmadığı halde…

Geçen çalışmalarımızda Gaziantepli Sn. Muhittin Arar’ın tekliflerinden söz etmiş idik. Dahası Suriye ve Irak’ı,  Kürtler ve Dürziler üzerinden ABD ve İsrail’e yem edecek miyiz?  Artık elimizde Heron’ların yerine menşei / orijini bize ait Havacılık ve Uzay Sanayi silahları var. Hem de içimizde PKK çökertildiği halde.

Çok şükür şimdiye kadar savaşan bir ülke olmadık. Lâkin savaştan korkacak bir millet değiliz. Büyük millet olmayı biliriz. Asıl aptallar öleceğini hesaba katmadan mal yığanlardır. Hani demiştim ya “fakirler makarna ile de doyarlar, asıl mesele zenginleri doyurabilmektir” Anlaşılan zenginlerin ahirete ve hesap gününe imanı yoktur…

Donald Trump yerine oturmadan bu işi bitirmemizi istiyor galiba! Öte yandan bırakın Kürtleri (onlar daha ziyade içimizde bizimledir) Çin ve Arap faktörleri üzerinde yeniden düşünmek lâzım.

 


 Okunma Sayısı : 189

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 688063
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.