Sosyologlar göçü gayet güzel tanımlamışlar fakat isteğe bağlı ve zorunlu göç konusunda net bir tavır ortaya koyamamışlardır. Çünkü göç istekli ve mecburi olmak üzere iki yönlüdür. Göçü etkileyen ekonomik, savaş, siyasal ve sosyal olayların hiç kimse net olarak ayırdında değildir. Bu yüzden okuyucularımın kimi göçe karşı, kimisi göçün yanındadır.
Ülkemizden ABD’ye, Almanya’dan Fransa’ya kadar gündemler göç ve göçmenler üzerinedir. Geçenlerde bir tanıdık;
“-Göçmenleri ve göçü bu kadar savunma! Biliyor musun, insanın Suriyeli olacağı geliyor. Çünkü bizdeki Suriyeliler özellikli ve öncelikli olarak hastanelerimizden ücretsiz yararlanıyorlar. Hasta olmak onlara iyi, bize kötü…”
Bilmediğim konuda fikir yürütemeyeceğim için konuyu araştırdım. Hem de Hastaneden. Yahu bizim tanıdık haklı çıkmadı mı?
Suriyeli göçmenler hastanelerimizden öncelikli ve ücretsiz yararlanıyorlar hem de tercih sebebi oluyorlarmış. Çünkü anlaşma gereği Birleşmiş Milletler Mülteciler Komisyonu göçmenlerin sağlık giderlerini karşılıyormuş. Bunu da hep beraber öğrenmiş olduk… Maalesef paragöz hastane yöneticileri için göçmen hastalar tercih sebebidir.
Göçmenler arasında en yaygın hastalık ise enfeksiyon / bulaşıcı hastalıklar ve bunların ölümcül olanlarıdır. Eğer göçmenler kaza, beslenme, barınma gibi hastalıklardan sağ kalmayı başarırlarsa çağın hastalığı olan beyinlerinin bilim ve teknoloji yükünden kurtulmalarını sağlamalıdır. İnternet ve cep telefonu bağımlılığından kurtulabiliyor muyuz?
Trump ile ABD; İklim kanunundan çekilmiş. Zaten bu Türkiye’deki İklim Kanununa imzalandığı 2015’ten beri hep kuşkuyla bakmışımdır. Ülkede 100 yıllık proje ile köyler ve tarım arazileri iç göçlerle boşaltılmadı mı? Ülkemizde tarım para etmiyor, iklimler değişiyor ya da değiştiriliyor. Hele bir 25 Mart 2025’te Meclisimize sunulan Kanun teklifine bir bakın. Ne kadar Masum: Karbon ayak izi diyor. Peki, nedir Karbon Ayak İzi? Bireylerin, İşletmelerin ve Ürünlerin atmosfere saldığı toplam karbon dioksit (CO2) ve diğer sera gazı ölçümleri sonucudur. 2030 İklim anlaşmasına göre 192 ülke bu anlaşmaya taraf olduğunu ilan etmiş % 2 den fazla sıcaklık artışını önlemeyi öngörmüşlerdir.
Kızmayın ama Köfteci Yusuf’un domuz etini mumla arayacağız galiba. Dijitalizm gelecek ve zira etler böceklerden yapılacak. Kanuna göre ülkemizde böcek çiftlikleri kurulması öngörülüyor. Yine İklim Kanunu ile dijital paraya geçecekmişiz.
İlim sen nelere kadirsin? Mikrobiyalit lafını ben Erzurumlu İbrahim Hakkı’dan duydum. Sanırım o Aziz Mahmut Hüdai’den duymuş. O da Yunus Emreden duymuş. Mikrobiyalit kısaca mercan resifi demek olup mantar alg ve bakterilerin mikrobiyoloji uzmanları tarafından çoğaltılıp işe yarar hale getirilmesiymiş. Acaba Böcekler mikrobiyalitlerle gübrelendikten sonra mı yenilecek?
Azerbaycan’da münteşir/yayımlanan Medeniyetimizin Kandilleri kitabından aldığım notlara bakıyorum. Haliyle Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı düşünürüm. Medrese ve Tekkenin çok şiddetli çekiştiği bir 18. Yy devri. Darwin’den 50 yıl önce tekâmül/Evrim Teorisini ortaya koymuştur. (Hazık Mehmet Efendi)
1. Marifet name. 3 fen kitabı ve hatimesi (sonuç)
2. Kaside ve gazellerini içeren (1755) Divan
3. İrfaniyye (1761)
4. İnsaniyye (1763) antoloji. 160 kitaptan seçili Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler.
5. Mecmuatül Maani (1765)
Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı anlayabilmek için onun dediği gibi ruh ve gönlün gelişmesi lazımdır.
Geçenlerde bir çalışmamda(Göçün Felsefesi) Yunusa kim öğretti? Dediğim şiir varyantıyla konuyu şimdilik bu bir gelenek, bağlayalım: Aziz Mahmut Hüdai
“Tenezzül eyleyip vahdet elinden
Bu kesret âlemin seyrana geldik”
***
“İşin gücün daim yalan
Çok kişiden arta kalan
Neçe kere boşaluben
Dolan Dünya değil misin?”