Salih KOZAN


kozanoglusalih@hotmail.com
  Tüm Yazıları

ÇANAKKALE'YE MANEVİ BAKIŞ

Çanakkale’de destan yazmış bir milletin evlatları,bugün vatanlarında yaşanan ‘ahlâk anarşizmi’ne duyarsız hâle gelmişse eğer vatan ve namus için can verdirten ruhtan çok uzağız demektir…

Emanetler ehline verilmek yerine, yalanda ve düzenbazlıkta ehil olmuş olanlara veriliyorsa Çanakkale ruhunun esaslarına tam sahip değiliz demektir...

Öyleyse şimdi silkelenme, titreme ve kendine gelme vakti.

Yoksa Çanakkale’de destan yazmış şehidlerimiz, mahşerde yakamıza yapışıp bizden  davacı olacaklar.

Onun için biz, şimdi bu ruha zarar veren herkesin yakasına yapışacak ve davacı olacak bir cesarete muhtacız. Cesaretin kaynağı ise imândır.

Çanakkale’ye ruh veren ‘kuvvetli imân’ı elde etmedikçe dirilişimizin ancak filmini ve edebiyatını yaparız ama asla dirilemeyiz…

Şehitlerimize sonsuz rahmet dilerken ‘Çanakkale ruhu’ ile vatanlarını savunan İslam Dünyası’nın tüm mücahidlerini hürmetle ve saygıyla selamlıyorum.

Bağrında barınır onca şüheda,

Canını uğruna eylemiş feda

Allah Allah! Diyen binlerce seda,

Hala duyuluyor sır Çanakkale!

Çanakkale Savaşı’nın tarihi yönlerini zaten biliyorsunuz. Sizlere Çanakkale zaferinin manevi yönüyle ilgili bazı mâlumatlar aktarmak arzusundayım. Aslında bizden beklenen, onlara yakışır bir nesil yetiştirmek ve onların emanetlerine sahip çıkmaktır. Ecdadımız gönüllerinde, canlarından aziz bildikleri sarsılmaz bir îman ve vatan sevgisi vardı. Bu sevgiyi diri tutan da hiç şüphesiz Allah ve Rasûlü’ne duydukları îman muhabbetiydi. Çanakkale bir neslin biçildiği bir neslin adeta gömüldüğü ve okulların mezun vermediği bir günün adıdır. Çanakkale’de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in izleri vardır.

 Ayet-i kerimede mealen; “İnsan kendini başı boş mu sanıyor? Rabbimiz sizi gözetliyor takip ediyor yönlendiriyor. “buyruluyor. Her gün Fatiha suresini okurken Rabbil alemin demiyor muyuz? Alemlerin Rabbine hamd etmiyor muyuz? Evet,elbette.

Allah bu alemin nizamı ve intizamı için her hareketimizi bize tarif için ayetler ve peygamberler göndermiştir. Örneğin, ticaret mi yapıyorsun? Çalmayacaksın, kandırmayacaksın, aldatmayacaksın. Bunun kaidelerini bizlere öğretiyor. Peki, ibret alıyor muyuz, aklediyor muyuz ?

 

Milli şairimiz Mehmet Akif,

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;  diyor.

 Ne güzel ifadeler değil mi.. yine bir dizesinde;

 

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

dizeleriyle duygularımızı dile getirmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kucağını açmış seni bekliyor. Çanakkale’de Bedir Savaşı’nın sahnelerine benzer sahneler yaşandı. Çanakkale’de şehitler kanlarıyla, elbiseleriyle gömülür çünkü onlar kanlarını imanlarına şahit tutmuş insanlardır. ”Benim imanıma canım kanım şahit Yarabbi” diyen insanlardır şehitler. 17 Mart gecesi müttefik kuvvetlerin hepsinde eğlence vardı. Adeta bayram vardı çünkü bütün mukavemetler kırılmış, Almanların döşediği üç yüz yetmiş mayının kimisi patlatılmış, kimisi toplatılmıştı.18 Mart sabahı boğaz geçilecek Çanakkale geçilecek ve İstanbul’a gelinecekti. İstanbul’da boğazı gören bütün mekanlar kiralanmıştı. Gemilerin girişi seyredilecek  o günkü şartlarda kutlamalar yapılacaktı. İslam askerlerinin, Osmanlı askerlerinin kolu kanadı kırılmış çünkü mukavemet gösterecek dirençleri kalmamıştı. Mevki komutanlarından Miralay Cevat Bey  günlerdir uykusuz oradan oraya koşuyor ama artık işin sonuna gelinmiştir, apılacak bir şey yoktur. Yarısı kırık iskemlesine oturmuş yarın ne olacağını düşünmektedir. Yarın her şeyin bittiği gündür derken bir ara çenesi bağrına düşer, Miralay Cevat Bey bir ara dalar çünkü uykusuzdur. Şehitlere ağuşunu açmış bekleyen Peygamber, Miralay Cevat Bey’in rüyasında karşısına çıkar “Evladım niçin üzgünsün böyle?”der. Cevat Bey birden canlanır  “Ya Rasulallah" der, "Yarın son gün yarın her şeyin bittiği gün ya Rasulallah, dinimin gittiği kitabımın gittiği vatanımım gittiği ırzımın gittiği son gün ya Rasulallah bittik her şeyimiz bitti” der. "Gel" buyurur Efendimiz, elinden tutar onu ve depoya götürür. Depoda bir Türk ustasının  yirmi altı tane amatörce yaptığı mayınlar vardır. Almanlar o mayınları beğenmemişler, bunlar patlamaz diye kullanmamışlardır. Peygamber Efendimiz, Cevat Bey’e “Bunlar nedir evladım?” diye sorar. "Ya Rasulallah onu bir Türk ustası yaptı ama amatörce yapmış onun içinde beğenmedi Almanlar, patlamaz diye bunu kullanmadık, mayın bunlar." Peygamber Efendimiz, bu mayınları şuraya şuraya yerleştirin buyuruyor, yerlerini de tarif ediyor. 18 Mart’ ı Çanakkale Zaferi yapan, Nusret mayın gemisinin döşediği, Almanların beğenmediği  amatör bir Türk ustasının yaptığı mayınlardır. Peygamber Efendimiz için "Ne arar Çanakkale’de" diyenler, o manevi güç olmasaydı bu direnci sağlayabilir miydik? Çanakkale bir neslin bitirildiği bir neslin döküldüğü yerdir, bizler onun için neslimizin metfun bulunduğu Çanakkale şehitlerini ziyaret etmeliyiz. Ziyaretlerinizde oranın ruhaniyetinin kokusunu hissedeceksiniz. Köylere gidip yaşlılarla konuşun ne hatıralar dinleyeceksiniz. "Sene 1985’lerde yanımda Başçavuşumla cipe bindik, kil tepe köyüne gidiyoruz, bir akşam üstü, görev icabı" diyor. "Güneş battı, güneşin batımıyla akşam ezanı okunuyor. Kil tepe köyüne giderken ufak bir tepeden aştık ki dehşete düştüm, önümüzde yolumuzu keserek giden bir manga asker gidiyor karşı tarafa  ve aniden frene bastım." diyor. "Başçavuş farkında olmadığı için başı cama çarptı sanki araçtan fırlayacak gibi oldu  bana ne oldu evladım dedi. ”diyor. "Komutanım görmüyor musun? Bölük geçiyor, manga geçiyor.” Onunda gözleri dehşetle açıldı. Bir manga geçiyor ama bizim askerlere benzemiyor, kıyafet bizim kıyafet değil. Yanımdaki komutan “Bu kıyafet Osmanlı kıyafetleri, bu kıyafet bu günün kıyafeti değil." dedi. "Benzimiz sapsarı oldu” diyor. Dehşet içinde kaldık, arabayı sürecek halim yok, manga rap rap rap geçti, ormana girdi ve kayboldu gitti. Korka korka kil tepe köyüne geldik, dehşet içerisinde  kahvenin önüne indik. Yaşlılar  sararan benzimizi titreyen dudaklarımızı görünce, biri dedi ki “ne oldu komutan yoksa nöbet mangasına mı rastladınız?” “evet, neyin nesidir bu?”

“Zaman zaman bizde görürüz, bu bir Osmanlı mangasıdır, hepsi birden Fransız askerleri tarafından şehit edilmiş nöbete giderlermiş.”  Allah demek ki onları kıyamete kadar terhis etmemiş. Kıyamete kadar nöbet tutacaklar. Bizler akletmez miyiz? Bu necip milletin buralardan gitmesi için her türlü entrika yapılır, içerden ve dışardan oynanan oyunların haddi hesabı yoktur. Azıcık toparlansak hemen bir şeyler olur ve tekrar yüz üstü düşeriz. Ancak neden yok olmayız, neden haritadan silinmeyiz? Çünkü kıyamete kadar terhis edilmeyen manevi askerleri vardır bu mazlum Anadolu’sunda!

Bu nedenle, inancımı tekrarlamaktan asla geri durmuyorum. İslam’ın bayraktarlığını yapmış bu millet, haçlıların top mermilerini, şarapnel parçalarını iman dolu göğsünde bertaraf eden bu mazlum milletin, bir gün yüzünün güleceği günlerin geleceğine inanıyorum .

Evet dostlar, Çanakkale’de maneviyat vardır. Allah dostlarının izleri vardır. Aklıma gelmişken şu hadiseyi de anlatayım. Çanakkale’de hem alan kılavuzu hem  öğretmen Salim Dağ Hocamız anlatıyor, aynen naklediyorum:

Çanakkale zaferi üzerine sohbet ederken hocalarımızdan biri, bir Allah Dost’unun Çanakkale Savaşları sırasında General Hamilton’u ensesinden tutup denize sokup çıkararak:

“Yeter bu kadar Müslüman kanı akıttığın artık buralardan defol git!” dediğini söyledi.

Bununla birlikte hocalara bir şey söylemedim. O günlerde Hürriyet gazetesinde General Hamilton’un günlüklerinin yayınlanacağını öğrenince heyecanla beklemeye başladım. Günlükler yayınlanmaya başladı ve birkaç gün sonra aşağıdaki yazıya rastladım.

İngiliz General Jean Hamilton’un Rüyası;

-2 Eylül 1915, Dün gece korkunç bir rüya gördüm.

Aslında bu bir rüya değil kâbustu. İmroz’da istirahate çekilmiştim. Birden kendimi Helles (Seddülbahir) kıyılarında buldum. Boğazımdan demir bir kıskaç gibi sıkan sert bir el, beni suyun dibine doğru batırıyordu! Sular başımı aşıyordu, boğulmak üzereydim. Kendime geldiğim zaman ter içindeydim ve titriyordum. Çadırımda yabancı birisinin varlığını hissediyordum. O meşum (uğursuz) şey uzun süre sanki yanımdan ayrılmadı! Şimdiye kadar böyle korkunç bir şey yaşamamıştım. Gelibolu’nun meşum (uğursuz) bir yer olduğu fikri kafamda yer etmeye başladı. Yaşadığım hadisenin etkisinden saatlerce kurtulamadım. Sanki biz bu topraklara daha gelmeden akıbetimiz kararlaştırılmıştı.” (Gelibolu Günlüğü. Jean Hamilton Hürriyet yayınları 1972)

Bu yazıyı daha okurken hocamın sözlerini hatırladım. Evet dostlar, bu sadece bir zerre, daha devam edeceğiz. Çanakkale’deki maneviyat ciltler dolusu yazılarla anlatılmaz.

Allah bir kere daha bu mağdur ve mazlum millletin yüzünü güldürecek inşaALLAH. Bir kere daha millletler arası arenada masaya yumruğumuzu vuracağımız günlerin geleceğine inanıyorum  inşaALLAH. Müslüman Türk’ün hesaba katılacağı günlerin geleceğine inanıyorum. İslam coğrafyasında Müslümanlara zulmedenlerin biz ettik, siz etmeyin diye yalvaracağı günlerin geleceğine inanıyorum. Bu topraklar bunu görecek  inşaALLAH. Şu ihtiyar dünyanın, bahtiyar insanları dünyanın dağına, denizine, toprağına taşına “Lailahe illah Muhammedün Resulullah” mührünün vurulacağı günlerin geleceğine inanıyorum. Çünkü her köşesinde şehit kanı, her köşesinde Allah Dostu, evliyaların hatta her köşesinde Peygamber izinin bulunması bizlere bunu taahhüt ediyor.

Kastamonu da bir köy var, adı Ersizler köyü. Bu adı neden almıştır bilir misiniz? O köyün bütün erkekleri Çanakkale’ye gitmiştir ve hiçbiri de geri dönmemiştir. Kastamonu’nun o köyünde er kalmamış, erkek kalmamış onun içinde ersizler köyü denilmiştir. Bu toprakların kokusunu almayanlar, deresinden su içmeyenler, bizi anlayamazlar. Çünkü onların dünyasında maneviyat yoktur.

17-18-19 yaşındaki gençlerin şehit olduğu, büyük bir tarihin yazıldığı, gencecik delikanlıların hiç düşünmeden gül bahçesine koşar gibi öleceğini bile bile vatan için silah kuşanıp cephelere koştuğu, denizin kızıla boyandığı mücadelemizde şehadet vardı! Orda Mehmetçiğin kanı vardı! Yıkılmayan sarsılmayan iman dolu yüreği vardı!

Müslüman Türk Neferleri Vardı!

Ey şanlı ecdadım Ruhunuz şad, Mekanınız cennet olsun...

Rabbimiz şühedanın şefaatine mazhar kılsın ecdadımıza layık evlatlar kılsın bizleri, eğer sürçü lisan ettiysek affola.. Sizleri bir şiirimle baş başa bırakıyorum, muhabbetle kalın. Dualarınızdan bizleri eksik etmeyin.

ÇANAKKALE

Her karış toprağı şehitle dolu

Ana şefkatiyle sar Çanakkale!

Bağrında yaşıyor, can Anadolu

Şanlı Mehmed’ime yâr Çanakkale!

 

Tarihini yazdık bütün Cihâna

Kınalı kuzular adadık sana

Candan bir kalesin aziz vatana

Geçilmez unvanın var Çanakkale!

 

Manevi iklimin Cennetlere denk,

Şehadet yolunda eylemişiz cenk

Denizin toprağın, boyandı al renk

Düşmana yolların dar Çanakkale!

 

Yeter düşmanlara onca ah-u zar,

Fransız, İngiliz, Yunana mezar,

Bu Millet ki sana ne tarih yazar

Türk’ün destanını gör Çanakkale!

 

Şehadet aşkıyla yüzbinlerce er,

Bir ordu kesilmiş sanki her nefer

Dillerinde tekbir, ufukta zafer

Boğazın düşmana nar Çanakkale! ..

 

Bizlere Ecdattan kalma emanet,

Başımı kesseler etmem ihanet!

Her karış toprağın ülkeme nimet!

Bu şanlı vatana kâr Çanakkale!

 

Bağrında barınır onca şüheda,

Canını uğruna eylemiş feda

Allah Allah! Diyen binlerce seda,

Hala duyuluyor sır Çanakkale!

 

Bağrında barınır onca şüheda,

Canını uğruna eylemiş feda

Allah Allah! Diyen binlerce seda,

Hala duyuluyor sır Çanakkale!

Salih Kozan (Kozanoğlu)


 Okunma Sayısı : 374

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 107777
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.