Bana RUH GÖÇÜNÜ de soruyorlar. Malum bu terim hem göç, hem de felsefesidir.
İster İslam’daki gibi tenasüh diyelim, ister Batılılar gibi reenkarnasyon diyelim, ister bilimsel konuşup spiritüalizm diyelim ama neticede Türkçe ruh göçü diyelim. Eş anlamlı sözcükler.
Hindistan kaynaklı bu ruh göçüne isterseniz SAMSARA diyebilirsiniz. Burada asıl olan ruhun yükselmesidir. Üç önemli gerçeklikle karşı karşıyayız. Ölüm, ruh göçü ve yükseliş / tekâmül / gelişme.
İnanışta ruh hiçbir bedenle özdeş değildir. Başka bir bedene girip yaşamaya devam eder. Nirvana yahut Tanrı ile özdeşleşmeye kadar ruh gelişir. Yani ruh bir devir daim içindedir. Kişi eylemlerinin sonucu karma yasası diye adlandırılır. Bu demektir ki kişinin ait olduğu kast (1-Din adamları ve bilginler 2-Devlet adamları ve savaşçılar 3-Tüccarlar ve çiftçiler 4- İşçiler ve köleler, bu sayılan dört sınıfa dâhil olmayan, hak yoksunu Paryaları beşinci sınıf sayanlar vardır). Sınıfına göre eğer uygun olursa insan davranışları, şereflenir ya da ruhu alçalarak ceza görür.
İnancı Fars, Yahudi Eseniler, Mısır, Grek ve Roma dinlerinde Paganizmde, Hristiyanlıkta; hatta Nusayriler, Dürziler ve Yezidi Müslümanlar arasında da görebiliyoruz.
İslam’da kast sistemi denilince denir ki “eğer Arap asaletinden söz edilecekse bu ancak Ümeyye oğullarında / Emeviler’de vardır” Zaten Arap olmayan diğer Müslümanlara MEVALİ/köle adını da bunlar vermiştir. Bilinir ki Hint’ten gelen Kast sisteminde, yukarıda saydığımız sınıflar arasında geçiş yasaktır. Kavmi Necip diye Arapları kutsayan Osmanlı Devşirmeleri de bu ayırıma çanak tutmuşlardır. Konuyu inadına biraz açacak olursak;
Bizim Osmanlı arşivlerine ve tahrir kayıtlarına bakılacak olursa Müslümanlardan alınan aşar yerine ispençe vergi alabilmek için gayrimüslimlerin İslam’a girişini sanki engellemişlerdir. Zira “dinde zorlama yoktur “ ayet hükmüne uymayan HAD ve TAZİR cezaları böylece getirilmiş, mesela namaz kılmayana 40 sopa gibi cezalar uygulanarak Müslümanın 1/40 aşar vergisi yerine 1/10 ispençeyi sözde Müslümanlardan döve döve almışlardır. Öyle şehadet getirdim, Müslüman adı aldım filan yok!
Galiba konudan hayli uzaklaştık o halde günümüze dönelim:
Melekler Şehri ve civarında kabataslak beş milyon Meksikalı yaşıyor. Zaten ABD burayı vaktiyle Meksika’dan satın almış. Yani güneybatı ABD, eskiden zaten Meksika’ymış. Bakın bugün göçmen çetelerin ABD ve Trumph’a ettiklerine!
Melekler Şehri dedik ya, adının Türkçesini kullandığımız bu şehrin sahili küçük İran’dır. 1979 İran’dan sonra İranlıların yaşadığı en yoğun coğrafyadır. Kaliforniya olayları sadece bir tesadüf mü? Arkasından İran saldırısı?
Öte yandan halen 3-4 milyon Çinli genç ABD’de eğitim görüyormuş. Bu sayı özellikle Dünya Ticaret Örgütü kurulduktan sonra belirsiz hale gelmiş. Şüphesiz beyin göçü gibi bariz göç olayı.
Demek ki kızıl kıtada Kızılderili kalmayınca tam bir göçmenler ülkesi haline gelen ABD’nin başına kim bilir daha neler gelecek? Şimdiyece dil, din, ırk ayırımıyla göçmenlerin ya da göç olayının artı değerlerini ABD’de gördük ama eksi değerlerini görmemiz kaçınılmaz. Düz mantıkla anlaşılmaz.
Bizim ruh göçü dediğimiz olay, ölenin yeniden doğarak bitki, hayvan veya insan şeklinde yeniden dünyaya gelmesidir. Ne gariptir ki medeniyet güneşinin Batıdan doğmuş olması RÖNESANS =yeniden doğuş olarak adlandırılmış ve ruh göçünü çağrıştırmaktadır. Bilim, Kültür ve sanatta Rönesans bugünün medeniyetini getirmiştir.
Eğer dünyaya İslam medeniyeti ve üstünlüğü yeniden getirilecekse bu ancak İHVANI SAFA anlayış ve felsefesiyle mümkün olacaktır. Yine söylüyor ve yazıyorum: Katıksız, saf kardeşlik anlamına gelen İHVANI SAFA; iman ve İslam kardeşliğini, tevhidini ifade eder ve Kuran’ın kardeş olunuz! Emri gereğidir.
İnsan, İslam ve medeniyet düşmanları İHVANI SAFA risalelerinin okunmaması ve unutturulması ile işe başlamış ve Müslümanların yüzyıllardır zayıf ve zelil olmalarını başarmışlardır…