KISA TARİHÇE
Karagöz bir gölge oyunudur. Eskiden "gölge hayaletler" anlamına gelen "Zill-i Hayâl” veya "Hayâl-i Zill" adları verilmiştir. "Perde Oyunu", "Çadır Hayâl" adları da verilmekle beraber bugün "Karagöz Oyunu" olarak bilinmektedir.
Dünyada gölge oyunlarının; Cava'dan çıktığı veya Hindistan menşeîli olduğu söylenmektedir. Kimileri oyunun Çin'den çıkmış olabileceğini ileri sürerler. Gölge oyunu, ister Cava’dan, ister Hindistan'dan, isterse Çin'den çıkmış olsun; bu oyunun Batı'ya Asya'dan yayıldığı görüşü hakimdir.
Gölge oyununun Türkiye'ye XVI. yüzyılda Mısır'dan geldiği kesine yakındır. Bu yüzyıldan itibaren Türkiye'de Türklerin yaratıcılığıyla gelişip kesin şekline vardıktan sonra; birçok topluluk ve milletlere de bu kültürünü naklettiği bir gerçektir.
Mısırlıların renksiz ve durağan gölge oyunu, Türklerin elinde renkli ve hareketli hale gelmiştir. Oyunun kahramanları Karagöz ve Hacivat ana iki figür olarak karşımıza çıkar. Türk gölge oyunu Karagöz, 17. yüzyılda klâsik tekniğine ve formuna kavuşmuştur. Çok az değişikliklerle bu yüzyıldan itibaren Türk gölge oyunu Karagöz, millî bir sanatımız olarak varlığına devam etmektedir.
XVI. yüzyılın ünlü Osmanlı gezgini Evliya Çelebi, "Seyahatnâme"sinde Karagöz ve Hacivat' la ilgili geniş anlatmalarda bulunmaktadır. Seyahatnâme'de ayrıca o dönemin ünlü kukla oyuncuları hakkında bilgi verilmekte, kısa açıklamalarda bulunulmaktadır. Evliya Çelebi bu iki oyun kahramanı hakkında ve oyunun ortaya çıkışı ile ilgili halk anlatılarını yazmaktadır. Sanatçıların nasıl deriden figürler yaparak gösterilerde bulunduklarını belirtmektedir. Evliya Çelebi, Karagöz oyununun yalnızca halk tarafından değil; Osmanlı sarayındaki eğlencelerde, şenliklerde gösteri halinde seyredildiğini yazmaktadır. Meselâ, IV. Murat’ın tahta çıkışı töreninde (1623) bu oyunun törenin bir parçası olarak gösterildiğini söylemektedir.
XVIII. yüzyılda Karagöz oyunu daha yaygınlık kazanmıştır. Hem Osmanlı sarayında hem de halk arasında eğlence ve gösteri sanatları içinde ilk sırayı almıştır.
Ancak yüzyılımızın başından itibaren sinemanın ve modern tiyatronun karşısında, özellikle televizyonun yaygınlığı sonunda önemi ve etkisi azalmıştır. Birçok ülkede bu tür geleneksel sanatlar ortadan kalkarken, Türkiye'de de izleyici ve sanatçı sayısı düşmüştür. Bugün çok az sayıda sanatçı ile bu millî sanatımız hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.
Karagözle İlgili Bir Hikâye
Gölge oyununun ülkemizde ortaya çıkışı ile ilgili anlatılan değişik görüşler bulunmaktadır. Karagöz ve Hacivat'ın yaşayan kişiler olduğuna dair bir çok hikâye anlatılmaktadır. Bu anlatılanlardan en bilineni, Bursa'da Ulu Cami'nin yapımıyla ilgili olanıdır. Bu anlatıya göre; Karagözle Hacivat demirci ve duvarcı ustası iken, Sultan Orhan' ın Bursa' da yaptırdığı camide çalışıyorlarmış. Gevezelik ve maskaralık yaptıkları, diğer işçileri çalıştırmadıkları için padişah onları idam ettirmiş. Sonra da pişman olmuş. Ünlü şeyh Küşterî padişahın üzüntüsünü gidermek için bu iki kişinin birer resmini (suretini) yaparak perdede onları canlandırmış. İşte o günden sonra Karagöz oyunu ortaya çıkmış. Bu sebeple şimdi oyunlara başlamadan önce Küşterî’nin adı perde gazellerinde saygı ile anılır. Karagöz perdesine "Küşterî Meydanı” denmesinin bir sebebi de budur.
Karagöz Ve Hacivat
Karagöz ve Hacivat'ın gerçekte yaşayıp yaşamadıkları tartışılan bir konudur. Karagöz yuvarlak yüzlü, gözleri büyük, gözbebeği iri ve karadır. Adı zaten bu özelliklerinden gelmektedir, iri bir burnu, kalın kara bir bıyığı ve sakalı vardır. Dövüştüğü veya didiştiğinde başının ardına düşen ve kel başını açığa çıkartarak gülme unsuru olan büyük bir kavuk taşımaktadır. Karagöz ve Hacivat arasındaki konuşmalarda, Hacivat bilgisini gösteren terimlerle dolu tekerlemeler söylerken. Karagöz halkın diliyle cevaplarını, hazır cevaplılıkla ve yanlış anlamalarla dolu bir biçimde sıralar. Bu tarzı onun halk arasında çok sevilmesini ve sayılmasını sağlamıştır. Bu farklılık yapaylıkla basitliği karşı karşıya getirmektedir. Bu özellikleri kullandıkları konuşma tarzında kendini belli etmektedir. Hacivat, ezberden şiir söyleyebilen, müzik, diğer sanat dalları ile hemen hemen bütün konularda bilgisi olan biraz da aristokrat bir havaya sahiptir. Ancak bunlar yapay olup onun yalnızca skolastik bir tip olmasını sağlamaktadır. Buna rağmen Karagöz yalnızca kendisinin ve ailesinin çıkarını düşünmektedir. Genellikle de işsiz olduğu için ailesine gerektiği gibi bakamamakta, dolayısıyla Hacivat'ın bu anlamdaki bilgi dağarcığına ihtiyaç duymaktadır. Karagöz saf birisi olmasına rağmen her zaman Hacivat’ı ve diğerlerini kandırmayı, onların üstesinden gelmeyi başarabilmektedir. Hacivat kıvrık sivri sakalı olan düşünceli biridir. Her bir hareketi hesaplı ve önceden tasarlanmıştır. Karagöz ise fevridir ve bu karakteri konuşmalarına ve davranışlarına yansır. Hacivat'ın mantığı hareketlerini sınırlar. Perdede Hacivat'ın hareketi azdır. Karagöz ise daha dinamik ve enerjiktir. Hacivat durumu ve koşulları kabullenen, statükoculuğu sürdüren biridir. Karagöz aksine her zaman yeni fikirleri denemeye açık ve kaba davranışlı bir tiptir.
Hacivat üst sınıfın ahlakî değerlerine bağlıdır ve kendini kolaylıkla bu prensiplere uydurabilmektedir. Bazen bu sınıfların eğlencelerine alet olurken Karagöz' ün densizlikleri yüzünden bu durumun bozulabileceğinden korkar. "Küçük adam"ın geleneksel sembolü olan Karagöz, bu davranış tarzıyla birçok entrikayı bozabilmektedir. Hacivat aynı zamanda diğer tiplerin umutsuzluklarının ve çaresizliklerinin altını çizen bir taban görevini de görür. Çoğu alt tabakadan olan bu tipler Hacivat'ın iş, para veya ev konularında yardımlarına bağımlıdırlar. Hacivat konuşurken, kolay inanan ve iyi tabiatlı birisidir. Genellikle Hacivat başkalarına yararlı önerilerde bulunur. Konumu, dil bilgisi ve oportünist tutumu yüzünden mahallede en sevilen kişi odur. Mahallenin yalnız lideri değil, müsrif komşuların da sözcüsü konumundadır. Karagöz' le birlikte birtakım işlere giriştiğinde de çoğunlukla müşterileri o bulur ve kâra ortak olur. Karagöz'ün onun gibi bir saygınlığı yoktur. Karagöz çoğunlukla züppelerin hakaretlerine, uyuşturucu bağımlılarının öfkesine maruz kalır, mahalle delisinin şakalarının kurbanı olur veya kabadayılar tarafından dövülür.
BAZI KARAGÖZ OYUNLARI VE KONULAR
Ağalık
Karagöz, zengin bir Iran linin kendisine emanet ettiği paranın üstüne yatarak zengin olur. Oyun, Karagöz' ün kendisinden iş isteyen kişilerle başa çıkması anlatılır.
Kanlı Kavak
Ünlü bir ozanın oğlu olan Haşan, Büyülü Kavak ağacının cini tarafından tutsak edilir. Haşan' ın babası cine, oğlunu geri vermesi için yalvarırken cin tarafından çarpılır. Hacivat onları kurtarır ve eski şekillerini almalarını sağlar. Karagöz intikam için ağacı kesmeye kalkışır, ancak ormancılar onu durdururlar. Oyunun başka versiyonlarında cin, gelip geçen bir çok tipleri de tutsak alır.
Karagöz'ün Şairliği
Karagöz ozanlar arasında yapılan bir yarışmaya katılır ve şaşalı giyimleri ve davranışları olan tüm ozanları döver. Karagöz yarışmayı kafiye ve doğaçlama yeteneğinden değil kabalığı ve şiddet eğilimiyle kazanır.
Kanlı Nigar
İki hayat kadının parasını dolandıran Çelebi, kaçmak üzereyken aralarından birisinin adı Kanlı Nigar olan bu kadınlar tarafından durdurulur. Her iki kadın, Çelebi üzerinde hak iddia etmektedirler. Çıkan tartışmada sorun çözülemeyince mahalleli çağrılarak hangisinin bu genç yakışıklıya lâyık olduğu sorulur. Ancak her biri aynı kararları verir. Kanlı Nigar genç adamı zorla evine sokar ve intikam almak için örfü çırılçıplak soyarak sokağa atar. Geri donen mahalleli sokakta çıplak oturan bu genç adama yardım etmek için gönüllü olup Kanlı Nigar' m evine, elbiselerini geri almak için girerler. Ancak Hacivat ve Karagöz de dahil olmak üzere Kanlı Nigar'ın evine giren herkes bir şekilde kandırılarak, elbiseleri alınır ve sokağa atılır. Bir süre sonra sokak soyulmuş adamlarla dolar. Kanlı Nigar'ın saydığı Sarı Efe gelir, sorunu çözer ve herkes elbiselerine tekrar kavuşur.
Salıncak
Karagöz ve Hacivat bir salıncak almış ve insanları para karşılığında bindirmektedirler. Ancak Karagöz Hacivat'ı dolandırır. Karagöz ona salıncağa kimsenin binmediğini söylemiştir. Bu hikâyenin doğruluğunu kontrol etmek amacıyla Hacivat yaşlı bir kadın kılığına girer. Bir Yahudi gelir ve düşerek ölü numarası yapar. Başka bir grup Yahudi girer ve bir cenaze merasimi düzenlerler. Oyun Karagöz' ün ölü numarasını yapan Yahudi’yi tabuttan korkutup çıkarmasıyla sona erer.
Yalova Sefası
Züppe Çelebi sevgilisini Yalova' ya götürmek istemektedir. Yolculuk için erzaklarını koyabileceği büyük bir çuval ve küp satın alır. Son hazırlıklarını yaparken Karagöz gelir, çuval ve küple geride unutulan genç kadınlar hakkında saçma hikâyeler uydurur. Meselâ, kıza erkek arkadaşının öldüğünü, denizi binlerinin yaktığını, Çelebi'nin de yandığını anlatır. Bu geziye katılmak isteyen diğer taklitler ortaya çıkarlar, her biri çuvalın ve küpün içine saklanır. Aralarında kızın aşığı da bulunmaktadır. Çelebi geldiğinde de para vermeden yolculuk yapmak isteyen bu kişileri ortaya çıkarır.
Yazıcı
işsiz olan Karagöz büyülü bir dükkân da arzuhalci olarak iş bulur. Burada müşteriler için saçma sapan mektuplar yazar. Oyunun devamında Karagöz' ü çarpması için Hacivat' ııı tuttuğu bir cin tarafından rahatsız edilişi görülür.
BUGÜNKÜ KARAGÖZ SANATÇILARI
Yakın geçmişte Ragıp Tuğtekİn, Hayâli Memduh, Hayalî Küçük Ah Katip Salih, Safvel Efendi, Arap Cemal. Behıc Efendi. Serçe Mehmet Efendi, Mustafa Hurcan. Hayalî Torun Çelebi, gibi usta sanatçılar yetişmişti. Buğun sayıları çok az kalan Karagöz sanatçılarından bazıları şunlardır :
Tacettin Diker, Ünver Oral, Orhan Kurt, İhsan Dizdar, Metin Özlen, Mustafa Mutlu, M. Hazım Kısakürek, R. Şinasi Çelikkol. Cengiz Özek, İbrahim Pirinç, Nejat Öznaçar. Duygu Tansı, Haluk Yüce.
*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.