O gün hava çok güzeldi. Bunu fırsat bilen bizler okulun bahçesinde top oynuyorduk. Sedat koşarak yanımıza gelmiş, heyecanla bize :
-Hey! Bırakın top oynamayı. Size güzel haberlerim var. Bakın, elimdekilere bakın! Birçok kitap, cd.. Şans yüzüme güldü be, dedi.
Bir süre ona bakmış, konuşmalarından bir anlam çıkarmaya çalışmıştık hepimiz.
Her zaman harçlığını çabuk bitirip, parasız gezen kardeşim bir poşet kitap ve cd'yi nereden almıştı acaba? Birde karşımıza geçmiş bilmiş bilmiş. övünüyordu.
- Bakın bakın! Yeni çıkan filmler burada, en çok satan kitaplar burada. Şaşırdınız değil mi? Şaşırır kalırsınız işte böyle. Haydi gelin, aldığım yeri size de göstereyim. Satıcı, bir saat daha buradayım, dedi. Gelince oynarız. Kaçırmayın bu fırsatı. Almak istediğiniz kitap falan yok mu? Çok ucuz diyorum size çok ucuz...
Kafam iyice karışmıştı. Hemen yanına gidip onu sorguya çekmeye başlamıştım. Sonunda onun peşine takılıp ucuz kitap satan yere doğru gidiyorduk. Köprüye yakın yolun kenarında, bir örtünün üstüne dizilmiş kitap ve cd'leri görünce şaşırmıştık.
Satıcı bağırıyordu :
-Her yer de bulunmayan kitapla bunlar.! Biz de yok pahasına.. Gel vatandaş gel!
Bir ara bize dönerek:
- Çocuklar kitap mı lazım, gelin gelin! Az paraya çok kitap. Rüyanızda görseniz inanmazsınız.
Şaşkın şaşkın kitapları süzerken kardeşimin koluma yapışmasıyla kendime geldim. Arkadaşlar birer ikişer filmleri, kitapları incelemeye başlamışlardı bile.
Öte yandan içime de bir kurt düşmüştü. Nasıl olur da değerlerinden çok çok düşüğe satılır bu eserler...
Üzerimde fazla para yoktu. Zaten Sedat fazla fazla kitap cd almıştı.
- Bir şey almayacaksan, hadi eve gidelim, akşam oluyor, demişti Sedat.
Biz yavaş yavaş oradan uzaklaşırken seyyar satıcıda örtüsünü alelacele toplayıp ara sokaklarda kaybolmuştu. Bu kayboluş o kadar ani olmuştu ki satılan eserlerle ilgilenenlerin bile hevesi kursağında kalmıştı...
Akşam ezanı okunuyordu. Biz en yakın zamanda aldığımız filmleri izlemek için sözleşmiştik. Sonra herkes evlerine dağılmıştı. Eve gittiğimizde kardeşimin elindeki poşeti gören annem:
-Sedat o poşetin içinde ne var yavrum? diye sordu.
Kardeşim de heyecanla :
-Anne kitap ve cd ler var, ucuza buldum, aldım. Hepsi bu senenin çıkan en çok satan kitapları ve en fazla izlenen filmleri. Çok mutluyum, çok ucuza aldım, diye cevapladı.
Babam salondan konuşulanları duymuş olacak ki bizi yanına çağırmıştı. Sedat'a:
-Bakayım oğlum aldığın kitaplara, cd'lere..
Babam kitaplardan birini eline alıp kapağını inceledi. Aradığı bir şey vardı sanki. Bulamayınca yüzü asılmıştı. Kardeşime nereden aldığını sormuş, o da olan biten her şeyi olduğu gibi anlatmıştı. Diğerlerini de tek tek inceledikten sonra kardeşime:
-Sedat bunların hepsi korsan! dedi.
Kardeşim:
-Korsan ne demek baba? diye sorunca, babam:
- Korsan demek eser sahibinin haberi olmadan habersiz basılan eser demektir. Bu düpedüz emek hırsızlığıdır. Hırsızlık sadece bir eşyayı çalmakla olmaz. Bilgi ve emeği çalmakta hırsızlıktır. Hemde eşyayı çalmaktan daha büyük bir hırsızlıktır. Korsan eserleri alanlar kul hakkına da girmiş olurlar. Vebali çok büyüktür yavrum. Ne yaptınız siz böyle?
Kardeşim bir elindekilere bir babama bakıyordu. Şaşırmıştı. Bilmeden o da bu hırsızlığa alet olmuştu. Farkında olmadan diğer arkadaşlarının da suç işlemelerine vesile olmuştu. Babam ses tonunu biraz yükselterek:
- Oğlum ne farkı var ki ha bir mağazayı soymuşsun hırsızlık yapmışsın ha korsan bir esere para verip hırsızların ekmeğine yağ sürmüşsün. Hadi bunları evden dışarıya çıkarıp, çabuk yok edin. Evde bir tanesini dahi görmek istemiyorum. Bu eve haram bir şey girmesin. Hadi hadi davranın... dedi.
Cd lerin bir kaçını kırıp poşetin içine kendi koymuştu. Poşeti de kapının yanına koyup, dursun bunlar burada, sabah bir yere gideceğiz, demişti. Sinirli bir şekilde holde bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başlamıştı. Annem babamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Biz odamıza geçmiştik. Annemle babamın konuşma sesleri odaya geliyordu. Annem bir ara:
-Bilselerdi almazlardı. Korsan olduğunu bilmiyorlarmış işte. Sende fazla üstlerine gitme artık, dedi.
Babam:
- Hanım nasıl bilmezler yahu. Geçenlerde okula veli toplantısı için gittiğimde okulun kapısında İLESAM'ın korsanla mücadele için logo yarışmasının ilanı asılıydı, onları okudum. Bu çocuklar onları görmediler mi peki?
Babam haklıydı. Evet o ilanları görmüştük, fakat ilgilenmemiştik. İlgisizliğimiz başımıza bir hayli iş açmıştı işte. Ertesi sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra babam kardeşimi de yanına alarak:
- Haydi çarşıya gidiyoruz çocuklar, dedi.
Kırık korsan cd ve kitapların olduğu çantayı da alıp çarşının yolunu tutmuştuk . Büyük bir kitapçının önünde durduk. Kitapçıya girdiğimizde babam raftaki kitapları eline alıyor inceledikten sonra bize dönerek raftaki kitapların bandrollerini gösteriyordu. Babam daha önce telefonuna kod okuyucu uygulamayı indirmişti. Telefonunda ki bu uygulamayı kitaplar üzerinde deniyor, kitabın gerçek bilgilerine rahatlıkla ulaşabiliyordu.
Bizler o gün babamdan bu konuda çok şey öğrendik. Bir de poşetteki bandrolsüz kitapları bizlere gösteriyor, adeta uygulamalı eğitim veriyordu.
Sorumlu bir baba olmanın gereklerini îfa ediyordu. Emek hırsızlığının ne kadar kötü olduğunu bizlere aşılıyor:
- Korsan almak demek ,benim alacak param yok, çaldım demektir. Yasal olmayan çoğaltmalar sebebiyle bu alandaki kayıt dışılar giderek büyümektedir.
Eser sahibinin maddi ve manevi kayba uğramasına sebebiyet vermektedir.
Vergisini devlete ödeyen eser sahibini gasp etmek, beytülmale el uzatmaktır. Buda en büyük ahlaksızlıktır, diyor, adeta bizlere korsan brifingi veriyordu.
- Çocuklar! Rabbimiz Kuran-ı Kerim de “Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin buyuruyor. Kul hakkı her insan için geçerlidir. Müslüman olsun olmasın, insana yapılan her türlü haksızlık kul hakkına giriyor. Bu konuya çok dikkat etmek gerekiyor.
Velhasıl kul hakkı yemek hem dinen hem ahlaken doğru değildir. İnşallah bundan sonra sizi bu konuda daha duyarlı görmek istiyorum.
Benim bu konuda gösterdiğim özeni göstereceğinize de eminim.
Hadi bakalım almak istediğiniz kitaplardan bir kaç tanesini alalım da eve dönelim artık.
Anneniz de bizi bekliyordur...
Öğleye doğru eve gelmiş, oturma odasına geçip televizyonu açmıştık. Annem yemek hazırlıyordu. Bizlerde yorulmuş dinleniyorduk. Televizyon da ki bir habere hepimiz pür dikkat kesilmiştik.
Haberde bankadan maaşını çeken emekli yaşlı bir teyzenin peşine takılan hırsızlar onu gasp etmişti. Maaşını alıp kaçmışlardı. Yaşlı teyzenin çırpınışlarına şahit oluyorduk. Babamın ağzından:
-Yazık, çok yazık, sözleri dökülmüştü.
Sonra da kafasını kaldırıp bizi süzerek:
- Gördünüz mü evladım? Korsana para vermek, eser sahibinin emeğini çalmaktan başka bir şey değildir. Onların bu hırsızlardan hiçbir farkı yoktur. Çalanlara da yazıklar olsun! dedi.
*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.