Mehmet Nuri PARMAKSIZ


mehmetnuriparmaksiz@gmail.com
  Tüm Yazıları

ÖLÜMSÜZLÜK YOLUNDAKİ NEFES

Yazmak yaşamakla, tanınmak arzuyla ve beğenilmek yaratılışla ilgili…

Sanat ve edebiyat için olması gerekenler: En başta yetenek, bilgi-birikim, tahlil gücü, şaheseri arzu isteği ve çalışmadır.

Edebiyat ve sanat yolu zor bir yoldur. Yazan onca insanın içinden çıkıp tanınmak ve beğenilmek, takdir edilmek herkesin isteği ama bu yol zor bir yol… Yüzyıllar sonra bile okunmak, bu her yazarın düşü ama bu rüya herkes için gerçek olmayacak. Olsun, böyle olmasa bile yaşadım diyebilmek için yazmalı ve her dem şaheseri arzulamalı. Bugün çok okunmasak bile yarın, bir sonraki yüzyıl çok okunmayacağımızı şimdiden kim söyleyebilir? Bizim yazdıklarımız hakkında asıl doğru tespiti yapacak ve kararı verecek olan gelecek zamandır, şimdiki zaman değil… Bugün çok okunanın, yarın da çok okunacak diye bir şey söz konusu değil ki…

Türkiye’nin önemli şairlerinden biri olan Yahya Kemal Beyatlı’ya ait bir dize var:

İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar…

Önce hayal etmeli, sonra yazmalı ve yazdıklarımızı yayınlamadan önce mutlaka yazdıklarımız üzerinde çalışmalıyız. Düşünme, tahlil ve çalışma… Bunlar vazgeçilmezimiz olmalı.

Edebiyat, yazma ya da yaratma ne demek? Niye yazarız? Amaç nedir?

Kısa bir tarifle bu sorulara kendimce cevap vereyim: Güzele ulaşmak için. Bu güzel tanımı mecazi anlam ifade ediyor. Herkesin güzeli farklı. Bu kimimize göre bir şiir, bir mısra, bir hikâye, bir roman olabilir. Amaç kendimizi, duygu ve düşüncemizi anlatırken insanlara faydalı olabilmek, beğenilmek ve bizden sonraya bir şey bırakabilmek… Bir anlamda yazmak, ölümsüzlüğe giden yolun diğer adı… Yazmak ölümsüzlük yolundaki nefes.

İnsanda iki yön var: Beden ve ruh…

Yazmak bu ikisinin birleşimden oluşuyor. Beden ölümlü, ruh ise ölümsüzdür. Yazar için ölümsüzlük: yetenek, çalışma, arama ve yaratmanın bileşkesidir.

Valery'nin güzel bir sözü var: “Aslanın vücudu, yediği hayvanlardan mürekkeptir". Şairin ya da yazarın genel anlamda sanatçının ken­dinden önce gelen şair, yazar ya da sanatçılarla ilgisini anla­tan bir söz bu.

Aslanın vücudu böyle. Ama ruhu? İş­te o, tam kendine mahsustur.

Aslan, her şeyden önce kendini ormanların kralı olarak bilir. Bu­na inanır ve bunda samimîdir. Demek ki aslan olmanın birinci şartı, aslan olduğuna inanmaktır. Her aslan olduğuna inanan aslan değil­dir; ama her aslan, aslan olduğuna inanır. Biz yazarlar, sanatçılar gibi…

Dünya edebiyatında Friedrich Schiller’i, Nazım Hikmet’i, Mağcan Cumabay’ı, Bertolt Brecht’i, Charles Baudelaire ‘i, Tolstoy’u, Nizami’yi, Pablo Neruda’yı, Şeyh Galib’i, Edgar Allan Poe’yu, Peyami Safa’yı, Sylvia Plath ‘i, Vladimir Mayakovski’yi, Abay’ı, Fuzuli’yi, Victor Hugo’yu, Shakespeare’i, Rimbaud’u, Orhan Veli’yi, Goethe’yi ve daha nicelerini okumadan, onların yazdıklarını bilmeden yazar ya da şair olabilmek mümkün mü? Size göre isimler değişebilir, başka yazarlar ve şairler eklenebilir bu listeye elbette…

Sanat ve edebiyat göreceli bir kavramdır ama eser eser olduktan sonra çoğu insan onu takdir eder. Gün gelecek nefes tükenecek lakin biz ölsek de eserlerimiz nefes almaya devam edecektir.

Şiir nedir? Belli bir tanımı yok ama milyonlarca tanım içinde en beğendiğim tarif Türk şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı’ya ait:  Şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Onun şöyle bir mısraı var:

“Bir büyük boşlukta bozuldu büyü…”

Bu dizede dikkati çeken şey şu: ilk harfler b harfi ile başlıyor, bu öylesine rastgele bir araya gelen kelimeler değil, bu ancak çalışma ile olan bir şey… Bilinç de sanata yön verendir.

Bu mısralarla karşılaştıktan sonra bu dizeden hareketle farklı bir söylemle bende şöyle bir mısra yazdım:

Bilinmeyen gemilerden biriyle gel be güzel…

Bu dize de, ilk kelimeler b ile sonraki kelimeler g ile başlıyor… Bu düzeni bilinçle kurdum ve mısrada anlamı bir tarafa bırakarak bütün kelime içindeki seslerde  “e ve i” sesini ön plana çıkarttım… Bunu bilerek yaptım ve anlamı bir tarafa bırakırsak kelimelerle güzel bir şekil kurmaya çalıştım yani bilinçte sanata vesiledir. Yazmayı, yaratmayı sadece ilhama bağlamak yanlış; ilham başlangıç için olmalı ama eser üzerinde çalışmazsak şahesere ulaşamayız. Hala üzerinde çalıştığım, düşündüğüm yayınlamadığım nice şiirim var.

Bütün söylediklerimden hareketle özde söylemek istediğim şu: Yaşadım diye bilmek için yazmalı… Yazmak, nefes almakla bir olan bir değerdir. Türk şairi Nazım Hikmet bunu şu mısralarında ne güzel anlatıyor:

“Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
“Yaşadım” diyebilmen için.”

Yazmak aşkların en büyüğü. Ortaya bir eser çıkarmak çocuk doğurmak gibi bir şey ama yazma ve üretme olmazsa -bir şiirimin sonunda dediğim gibi- bizler için hayatın anlamı kalmayacak ve bedenimizle beraber ruhumuzda ölecek ve de bizler için mutlak olan ölümsüzlük yolu kapanacaktır.

Heyhat! Kara sevda denilen yol ne de dardır,

Aşk bitti mi dünya kelebek ömrü kadardır.

Herkese sevgi ve saygılarımı sunarım.

*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.


 Okunma Sayısı : 1001

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 829160
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.