Korona öncesi günlerdi... Çalıştığım iş yerinin Ankara şubesinin düzenlemiş olduğu kültür turunda geziye katılan tüm mesai arkadaşlarımla mutluluğumuz yüzümüzden okunuyordu. Otobüsümüz hareket etmiş, bol sohbetli sıcak atmosferli bir ortam oluşmuştu. Sabah kahvaltısı için kumanyalarımız dağıtılıyor, ayrıca yanında çay ve kahve ikram ediliyordu. Herkesin keyfi yerindeydi. Verilen dinlenme molasının ardından bölgeye yaklaştıkça heyecanımız artıyordu.
Nevşehir'den aramıza katılan – Rehberimiz Muzaffer Yücel Bey- ile yolculuğumuz devam ederken, bizlere bölge hakkında doyurucu bilgiler sunuyor, birikimlerini ana hatlarıyla bizimle paylaşıyordu.
İlk ziyaret yerimiz Üç Hisar Kalesi oldu. Üç Hisar Kalesi fotoğraf tutkunlarının anılarına, görselliği ekleyeceği güzellikteydi. Çevreye hâkim olan kalede flaşlar arka arkaya patlıyor, anılar fotoğraflarla geleceğe taşınıyordu.
Daha sonra, Esentepe Panorama (Göreme) açık hava müzesine doğru yol alıyorduk. Rehberimiz devamlı bölge hakkındaki bilgi ve birikimleri bizlere aktarıyor, bölgeyi iyi bilmesinden dolayı da zaman kazanıyorduk. Göreme açık hava müzesinde pek çok irili ufaklı kilise vardı. Kiliselerin içerisindeki çizilen freskler pek iç açıcı durumda değildi. Pek çoğu deforme olmuş, yüzyılların kültür mirası iyi korunamamıştı. Öğle vakti yaklaşıyor, Avanos'a doğru hareket ediyorduk. Namaz kılmak için Çavuş in köyüne uğradığımızda, caminin kilitli olduğunu görünce yüreğimi yangınlar bürüdü. Taş kiliselere dikilen bekçiler bile görev mahallindeyken caminin kilitli olması hepimizi üzmüştü. Aynı bölgedeki diğer camiye yöneldiğimizde oradaki caminin açık olduğunu gördük ve cemaatle öğle namazımızı ifa etmenin huzurunu yaşadık.
Sıra öğle yemeğine gelmişti ki Hanedan sofrasında rezervasyonumuz hazırdı. Menüde Sebzeli çorba, Çömlek Kebabı, yöreye özel börek, ekmek ve meyveli dondurmadan oluşuyordu.
Gezdiğimiz izlenimlerde bölgenin tek mimari malzemesi toprak ve taştı. Yörenin volkanik yapısından kaynaklanan bir durum ALLAH'ın lütfu ve tecellisiydi. İşlenen taşlarla yapılan yapıların, yazın serin kışınsa ılıman olduğu rehberimiz tarafından anlatılıyordu.
Yörenin testi kebabı, üzüm pekmezi, kabak çekirdeği, patatesi, kayısısı bunların yanı sıra çanak ve çömlek taş işleme sanatı porselen çeşitleri, ayrıca yeraltı depolarının önemli geçim kaynakları olduğunu öğrenmiştik.
Kapadokya ' Güzel Atlar Ülkesi ' anlamına gelen yer ismiydi bölgede at çiftlikleri gözümüze çarpıyordu.
Zelve-Paşa bağları, Derbent Vadisi, Ürgüp, Üç Güzeller, Peri Bacaları, Güvercinlik Vadisi gezdiğimiz yerler arasındaydı. Evet, Kapadokya coğrafyanın ve tarihin dünyada bütünleştiği en güzel yerlerden biri olarak karşımıza çıkmıştı. Yaşanan coğrafi olaylar Peri Bacalarının oluşmasına sebep olurken, tarihi süreçte insanların binlerce yıllık medeniyetlerinin izlerini günümüze taşıdıklarını gördük.
Gönül menbağımdan şu mısralar döküldü, güzide ilimiz için;
Nevşehir
Hacı Bektaş Veli bur(a) daymış meğer
Peri Bacaları görmeye değer
Çanakla çömleğin bol olduğu yer
Yurdumun neresi cennet değil ki ?
Artık akşam olmuş hava kararmaya yüz tutmuştu. Açık büfe akşam yemeğinin ardından Akşam namazımızı eda edip gönül rahatlığıyla dönüş yolculuğumuz başlamıştı.
Güzel bir günün mutluluğunu yaşarken 'keyif kaçar iş kaçmaz' sözü aklıma geliyor bizlere bu mutluluğu yaşatan iş yerimizin yönetimine teşekkür ediyoruz ve sizlere de bu eşsiz kültür mirasımızı görmenizi tavsiye ediyoruz, en güzel günler sizlerin olsun.
*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.